Şimdi Sahne Zamanı!
Çalgılı Çengili Kabare
Yazan: Volkan Saraçoğlu
Yöneten: Sinan Bengier
Ses ışık tasarm: Mustafa Ömeroğlu
Dekor: Hakan Fidan, Ergin Güleryüz
Oyuncular: Sinan Bengier, Volkan Saraçoğlu, Tuncay Gürel, Ferda Çakırel, Uğur Demirezen, Tolga Güleryüz, Ayegül Aktaş
Bu ülkede korkularla yaşandı, hep bir şeyler sürüldü önümüze korkutmak için, kominizm geliyor denildi, faşizm geliyor denildi, diktatörlük geliyor denildi, şeriat geliyor denildi hep korkutulduk... Hep bir şeyler sürüldü önüne korkutmak için bu ülkenin insanlarını. İktidar sahibi olanlar tarafından, belki de iktidar olmanın şartlarının içinde vardı korkutmak, kim bilir...
En çok da sanatçılardan korkuldu bu ülkede. Karikatüristin çizgisinden, yazarın romanından, öyküsünden, ressamın resiminden, şairin şiirinden, o zamanın türküsünden, heykeltraşın heykelinden, sinemacının filminden ve tiyatrocunun oyunlarından... Bunlarla uğraşıyorsan kökü dışardaydın, bu ülkedeki huzuru bozanlar sınıfındandın... Yazdın mı, çizdin mi, oynadın mı gel bakalım... Niye yazdın çizdin oynadın? Senelerce bunlarla uğraştı bu ülkenin sanatçıları. Ama onların yazdıklarıyla, çizdikleriyle, oynadıklarıyla bu ülke hiç zarar görmedi. Esas zararı onların engellenmesiyle gördü. Kardeşçe yaşamaktı amaç sanatçılarda. Sanatsız kalan bir millet hayat damarlarından birini kaybetmiş demektir. Bu laf hep askıda kaldı bu ülkede, sanatçıları korktu mu peki, bence hayır. İnadına sanatla uğraştı, yazdı, çizdi, söyledi, yonttu, oynadı.
Karagöz ile Hacivat
Hayali: Uğur Demirezen
Ses - Işık Tasarım: Mustafa Ömeroğlu
Sahne Tasarımı: Tolga Güleryüz
Yardak: Hakan Fidan
Karagöz Türklerin gölge tekniğinden yararlanarak kendi sanat ve estetik anlayışlarına göre geliştirip oynattıkları bir gölge tiyatrosudur.
Gölge oyununun Anadolu'ya gelişiyle ilgili değişik görüşler ileri sürülmektedir. Birincisi gölge oyununun Çin'den Moğollara geçtiği, buradan da Türklerin Anadolu' ya göçleri sırasında beraberlerinde getirmiş oldukları şeklindedir. Bu görüş daha çok araştırmacı Georg, Jacob tarafından savunulmaktadır.
Yine Georce Jacob Türkçe'de bebek anlamına gelen ve bugün Anadolu'da yaşayan korçok, kudurcuk, kurçak, kavur, konçak, kabarcuk, kavurcuk, gogurcuk sözleriyle anılan ve kukla oyunu olarak bilinen ve aynı zamanda Orta Asya'da Çadır Hayal ve Kolkorçak olarak oynatılan kuklalarla gölge oyunu arasında bağ kurmuştur. Özellikle çadır hayali gölge oyunu olarak değerlendirerek Türklerin Orta Asya'da gölge oyunu oynattıklarını, göçlerle de Anadolu'ya getirdiklerini ifade etmiştir. Bu görüşe bazı araştırmacılarda katılmıştır. Oysa Çadır hayal ipli kukla, kol korçak el kuklasıdır. Bu oyunlar arasındaki benzerlik her iki gösterinin de bir perde arakasında ve gece gösterilmiş olmasıdır.
Kukla ile gölge oyunu konusundaki araştırmalarda ikisinin birbirine karıştırılmasının ve yanlış yorumlanmasının nedenlerinden biri "hayal" sözcüğünün hem kukla için hem de gölge oyunu için kullanılmasıdır. XVI. y.y. gölge oyununu kukladan ayırmak için gölge oyununa hayal-i zıl veya zıll-ı hayal adı verilmiştir.
İkinci görüş gölge oyununun Mısır'dan geldiği şeklindedir. Bu görüşe göre 1517 yılında Mısır'ı ele geçiren Yavuz Sultan Selim bir gölge oyunu sanatçısının Memluk Sultanı Tumanbay'ın asılışını canlandırdığı gölge oyununu izlemiş, bu sanatçıları İstanbul'a getirmiştir. Türkler de bu sanatçılardan gölge oyununu öğrenmişlerdir.
Üçüncü görüş ise Karagöz'ün Türkiye'ye geliş tarihi ile, çingenelerin geliş tarihlerinin çakışması, Karagöz'de rastlanan bazı çingene özellikleri nedeniyle gölge oyununu Cava ve Hindistan'dan Türkiye'ye çingene oynatıcıları eliyle getirilmiş olduğudur.
Bir diğer görüşte gölge oyununun Yahudiler tarafından İspanya ve Portekiz'den getirilmiş olabileceğidir.
XVI. yüzyılda Hayal-i Zıl veya Zıll-i Hayal olarak anılan gölge oyunu XVII. yüzyılda kesin biçimini almış ve Karagöz olarak anılmaya başlanmıştır. Karagöz adı verilmesi de büyük bir ihtimalle Karagöz'ün göz rengi, kalın kaşlarından olabileceği gibi olayları detayıyla düşünmeden, başına gelecekleri hesap etmeden davranmasından kaynaklanabilir.
Karagöz'ü yaratan kişi olarak Şeyh Küşteri anılmaktadır. Karagözcülerde Şeyh küşteri'yi Pirleri olarak görmekte, Karagöz Perdesine Küşteri Meydanı adını vermektedirler. Perde gazellerinin hemen hepsinde Şeyh küşteri'nin adı geçmektedir.
"Hazret-i Sultan-i Orhan rahmetullah'tan beri
Yadigar-ı Şeyh Kuşteri becadır perdemiz"
Karagöz oyunu özel yerlerde ve kahvelerde ve bahçelerde oynatılıyor. İstanbul'a gelen yabancı görevlilerin ve seyyahların anılarında İstanbul'da yapılan Karagöz gösterilerinden söz edilmektedir. Ayrıca bu kaynaklarda Karagöz oyunlarının nerelerde ve kimlerle oynatıldığı, nasıl oynatıldığı, izleyicilerin Karagöz oyunlarına ilgileri konularında bilgiler verilmektedir.
Karagöz ve Hacivat'ın yaşamış gerçek kişiler olduğuna dair ortaya atılan değişik görüşler ve hikayeler vardır. İlki Sultan Orhan'ın Ulu Camiyi yaptırırken Karagöz'ün demirci Hacivat'ın duvar ustası olduğu, sık sık bir araya gelip yaptıkları esprilerle işçileri eğlendirdikleri, güldürdükleri, bu durumdan dolayı cami inşaatının geciktiği, Sultan Orhan'ın durumu öğrenince inşaatın ilerlemesine engel olan Karagöz ve Hacivatı'ı astırdığı, sonradan pişmanlık duyduğu, Şeyh Kuşteri adlı birisinin Sultan'ın üzüntüsünü gidermek için bu iki kişinin sülüetlerini perdede yansıtarak oynattığı şeklindedir.
İkinci hikayeyi de Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde buluyoruz. Evliya Çelebi'ye göre Hacivat Efelioğlu Hacı Eyvad adıyla anılan, Selçuklular döneminde Mekke'den Bursa'ya gidip gelen Yorkça Halil tanınmış daha sonra eşkiyalar tarafından öldürülmüş birisidir. Karagöz'ün ise şimdiki Kırıkkaleli iline yakın Kırk kiliseden olduğu Bizans tekfurunun habercisi olduğu Hacivat'la karşılaştıklarında şaklar yaptıkları şeklindedir.
XVII. Yüzyılda kesin biçimini alan Karagöz daha sonraki yüzyıllarda büyük bir gelişme göstermiş ve Türklerin en sevilen, tutulan gösterisi olmuştur. Çeşitli nedenlerle yapılan şenliklerde kukla, hokkabazlık, değişik dans gösterilerinin yanısıra Karagöz gösteride yapılmaya başlanmıştır. Özellikle şehzadelerin ve zenginlerin çocuklarının sünnet düğünlerinde bu tür gösterilerin geniş yer tuttuğu yabancı seyyahlar tarafından da anlatıldığı gibi surnamelerde de anlatılmaktadır.
Karagöz sanatçılarının gösterilerinde dönemin siyasi olaylarını, yolsuzlukları, devlet işlerindeki aksamaları perdeye getirerek işledikleri ve eserlerinde anlatılmaktadır. Bu eleştirilerde isim verilmeden olay genel hatlarıyla anlatıldığı gibi bazen isimler verilerekte yapılmıştır. Yapılan kötü işler ve bunları yapanlar eleştirdiği gibi iyi işler ve kişiler perde de takdir edilmiştir.
Karagöz gösterileri toplumun her kesiminde takdir toplamış beğeniyle izlenmiştir.
Site | : | ŞehriKeyif |
Destek Hattı | : | (216) 386 88 60 |
İşletme | : | İzmir Şehir Tiyatrosu |
Adres | : | 1662 SOKAK NO:66 D:1 EKİN APART. TERSANE ALAYBEY İZMİR |
Telefon | : | 0232 365 80 98 |